Aydınlanma kavramını anlamaya çalışırken bir yandan da Felsefe tarihinde yolculuk... Örsan hocanın derdini anlamakta fayda var. Feylesoflar düşünceleri uçlara taşır, tartışır ve belli noktaların altını çizmeye çalışırlar. Türkiye'de "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" üzerine tartışmalarındaki eksikliğin aydınlanma kavramı ve tarihine olan uzaklığımızla ilgili olduğunu savunuyor. Bir ölçüde haklı olduğunu da kavramak lazım gelir, bence. Yine de Türkiye'deki sorunları temelde bilinç eksikliğine bağlamak hata olur. İktisadi hayatın daha baskın olduğu atmosferlerde olmuştur. Ayrıca toplumun tüm kesimlerinin bir felsefeci tarafından olumlanmasa da görüş bildirmesinde ne tuhaflık olabilir? Sanıyorum altı çizili, yer yer hakarete varan cümleye de ülkenin boğucu siyasi atmosferi sebep oldu.
Bilinçlenmeyi bir ödev olarak görme sadece Kant da değil Sokrat'ta da vardır. Bu eski bir felsefi düşünce. Doğru işleyen demokrasi için vatandaşlık veya oy kullanma eğitimi verilmesi gerektiğinden bahseder, Sokrat. Sanıyorum Atinalılar hariç herkes Sokrat'ı sever.
Bu konudaki açıklaması şöyle: "Türkiye’de bugün yaşanan sosyal ve siyasal sorunların temelinde, halkın geniş kesimlerinin, Aydınlanmanın önemi konusunda aydınlatılmamış olması yatmaktadır. Bunun birinci derecede sorumlusu, 1950 yılından beri iktidarda olan hükümetlerin çarpık eğitim politikalarıdır. Bunun sonucu olarak, değiştirilemez olan ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan Anayasa’nın 2. Maddesi’ndeki “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir” ilkesi, vatandaşların büyük çoğunluğu tarafından özümsenmemiştir. Laiklik karşıtı İslamcı hareket, “liberal” etiketli ikinci cumhuriyetçiler, tescilli Atatürk düşmanları ve “post-modern” şarlatanlar, Aydınlanma kavramını ve Aydınlanma devrimlerini onlarca yıldır hedef tahtası haline getirdikleri için, Aydınlanma düşmanlığını ve Aydınlanma fobisini bir marifet olarak sundukları için, Türkiye bu hallere düşmüştür. Bu yayın ile söz konusu karşı-devrim hareketine karşı önemli bir sorumluluğu yerine getirmiş olduğumu düşünüyorum. Ancak bu yeterli değildir. Aydınlanma devrimlerini savunan herkes, kurumlar, sivil toplum örgütleri, medya organları, siyasi partiler ve vatandaşlar, bu yayının geniş kitlelere yayılması ve bu yayının linklerinin duyurulması için, örgütlü bir hareket içine girmelidirler. Hükümetlerin vermediği eğitimi, bizlerin vermesi gerekmektedir. Bu konuda bir bilinç oluşturmak, her vatandaşın asli görevi olmalıdır”